Günlük yaşamda ağır çekim yakalanan neşeli ayrıntılar için #SabahRaporu, Amerikan - İtalyan Mafya tarihi ve Kapitalist sistem içindeki analizi için #Mafya, Kaybettiği hayali olan Tarihçiliği, kazandığı mesleğe yedirdiği araştırmalar için #HukukTarihi, Kutuplaşmanın tüm taraflarından ve bizzat kendisinden nefret eden bir Türk Milliyetçisinin ardında bıraktığı notlar için #TarihimeNotlar, ve efendiler, tüm fraksiyonları, teşekkülleri, hizipleri ile #HeavyMetal 1'dir. Bölünemez !

Kapitalist Sistem İçerisinde Mafya Organizasyonuna Giriş - Mafya 1


Başlığın olağan bir fakülte dersi olarak "İktisada Giriş 1" gibi saçma göründüğünün farkındayım. Gerçi üniversitelerde uzun ismi olan derslerin çoğu pek sallanmayan, daha kolay, seçmeli dersler oluyor. Hayatımın çeşitli dönemlerinde çeşitli temalara sardığım ve üstüne düşündüğüm çok oldu. Bu aralar mafyaya sardım. Popüler kültür içerisinde sinema ve diziler aracılığıyla başlayan bu merakım, bir "delikanlı"nın çıkıp sırf yiğitliği, kahramanlığı ve psikopatlığıyla tüm sistemi ele geçirmesi, "Scarface" veya "Deli Yürek" gibi hikayelere dair değil. Zaten gerçek mafya tarihinde bu tarz durumlar çok sınırlı ve geçici bir şekilde tezahür etmiştir.

Benim merakım kurallarıyla, organizasyonuyla, sistematiğiyle ve kapitalist düzen içerisindeki yeri ile mafya. Yani mafya'nın kurumsal kimliği ve tarihi ile ilgiliyim. Bu ilgim de şimdilik ABD ekonomik pazarında yuvalanan Amerikan - İtalyan mafya teşkilatı ile sınırlı.

Daha evvel sardığım temalar gibi kaybolup gitmemesi için biraz da şahsi arşivime gördüklerimi ve düşündüklerimi yazmak istedim.


Mafya Kavramı


Mafya, TDK sözlüğüne göre "yasa dışı işlerle uğraşan, zor kullanarak birtakım gizli çıkarlar sağlayan örgüt" anlamına gelmektedir.  Bu tanımın hemen arkasına Devlet tanımını da ekleyelim. "belirli bir toprak ve belirli bir topluluk üzerinde, zor kullanma yetkisini tekelinde tutmak suretiyle hukuk kurallarını belirleyen örgütlü yapı"  


Devletin var olma amacını sorguladığımızda  belirli bir topluluk adına çıkar elde etmek amacı karşımıza çıkacaktır. Aynı şekilde Mafya içinde farklı çeteler de tıpkı devletler gibi belirli bölgelerle sınırlı olarak çalışır ve yine belli topluluklar için çıkar elde etme peşindedir. 


Devlet ve Mafya
Sınırları Belirli Bölge (Territory)
:
İki yapılanma da sınırları şu veya bu şekilde belirlenmiş belirli bir bölge üzerinde hakimiyet kurar. Devlet o bölgede her şeye hakim iken Mafya yasa dışı faaliyetleri tekeli altında tutar.

Güç ve Şiddet Kullanımı
:
İki yapılanmanın da en önemli üstünlüğü güç kullanımıdır. Mafya’nın kullandığı güç devletin belirlediği hukuka aykırı olsa da kendi hukukunda haktır. Devletin şiddet tekeli ise kendi koyduğu hukuka göre meşrudur.
Yasallık
:
Devlet egemenlik kurduğu toprak üzerindeki tüm insanların kabul ettiği varsayılan bir hukuk sistemi kurar. Ve bu sisteme alternatif hiçbir düzenlemeyi kabul etmez. Bir devlet için şiddet tekeli ile hukuku, egemenliğinin namusudur. Mafya da tamamen kuralsız herkesin herkesten çaldığı tam özgürlük veya anarşi ortamında çalışmaz. Devlet hukukuna aykırı olmakla birlikte Mafya’nın kendi hukuku ve kuralları vardır.

Çıkar
:
Devlet, tanımında yer almasa da vatandaşlık hakkı kazanan kişilerin çıkarına çalışır. Vatandaşlık da tıpkı bir sosyal dernek üyeliği gibi belirli şartlarla kazanılan, düzenli ödemeleri ve yükümlülükleri olan (vergi) avantajlardan yararlanmak için yükümlülüklerin önem arz ettiği bir statüdür. Mafya ise tıpkı vatandaşlık gibi kendi grubu içerisindeki herkese hiyerarşik olarak iş yaptıran ve kar dağıtan ayrıca çeşitli alanlarda haklarını teminat altına alan bir organizasyondur.  



Yasallık veya Yasa dışılık

2960 sayılı Boğaziçi Kanunu'na göre boğazda bulunan arsanızın üzerinde kanunun çıktığı 1983 yılı öncesinde yapı yoksa ve devlet bu arsayı yeşil alan olarak belirlemişse yeni bina inşa edemezsiniz. 5 yıl içerisinde değeri ödenmek suretiyle arsa kamulaştırılır. Ancak çok değerli olması nedeniyle arsalar yıllardır kamulaştırılmadı. Bu arsalar için ayrılması gereken Boğaz Köprü Gelirlerinin %10'u ayrılmadı. En son 2016 yılında getirilen torba kanun hükmü ile kamulaştırılma 5 yıl daha ertelendi. Üzerine yapı yapılamıyor. Dava açılsa da reddediliyor ve arsa öylece kalıyor.

Yukarıda verdiğim örnek üzerinden düşündüğümüz zaman yasallık ve yasadışılık kavramlarını nereye koyabiliriz? Tanımda da belirtildiği üzere mafya yasadışı faaliyelerle çıkar elde eden bir örgütlenme. Ancak devletin ödemesi gereken bir parayı çıkarılan kanunlarla 1987 yılında beri ertelemesi ne kadar yasal?

Kimin yasal kimin yasadışı olduğunu belirleyecek evrensel bir kurallar silsilemiz yok. Tüm kurallar toplumsal hayat içerisinde gücü yeten veya yeterince profesyonelleşen gruplar tarafından toplumsal dengelere göre belirleniyor. Dolayısıyla devlet ve mafya tanımlarındaki yasallık ince bir çizgi üzerinde yürüyor diyebiliriz.

Mafya, eline sopayı geçirenin herşeyi aldığı ve salt şiddetle orman kanunlarıyla yani anarşiyle organize olan bir yapı değildir. Mevcut hukuk düzenine alternatif ve karşıt kendi düzeni kendi kuralları olan  bir organizasyondur. Elbette günümüzde iş hayatının her alanında olduğu gibi yüksek kar etmenin 1 numaralı öncelik olduğu bir organizasyon.

Cohen Kardeşlerin yönettiği The Miller's Crossing filminin giriş sahnesinde mafya'nın kendine has hukuk düzeni ve çalışma ahlakı olduğuna dair çok çarpıcı bir monolog vardır. İtalyan Mafya babası Johnny Caspar, kendisinden daha güçlü olan İrlandalı Çete Lideri Leo'dan Yahudi bahisçi Bernie Bernbaum'u öldürmek için izin istemektedir. Bernie, Caspar'ın önceden bağladığı maçları başkalarına satmakta, bahisler yükselmekte, Caspar maçı bağlamasına rağmen yeterince para kazanamamaktadır.

"Dostluktan bahsediyorum. Karakterden bahsediyorum. Ahlakdan bahsediyorum. Biliyorsun sportmen biriyim. Ara sıra bahis oynarım. Maçı ayarladıysam, 1'e 3 veriyorsa 1'e 3 vermesi gerekir. Ancak ne zaman Bernie Bernbaum ile oynasam ayarladığım maçın bahisleri tavana vuruyor. Maçın ayarlandığı bilgisini satıyor. Ve kendi ayarladığım maçta kazanmam gereken paranın bir kısmı başkalarına gidiyor. Aynı yere geldik. Dostluk, karakter, ahlak. Kendi ayarladığım maçtan yeterince kazanamıyorsam neye bel bağlayabilirim ki? Bahiste her şey şansa kalırsa bu anarşiye ve orman kanunlarına geri dönüş demek. İşte bu yüzden ahlak önemli. Bizi hayvanlardan ayıran en önemli meziyet. Bernie Bernbaum ahlaki açıdan çok farklı bir hayvan" 

Mafyanın Feodal Yapısı ve Üç Sac Ayağı



Yapısal olarak Mafya örgütlenmesini feodal yapılara benzetebiliriz. Feodalite döneminde Avrupa kıtası küçük bölgeler halinde ayrılmıştı. Bu bölgelerin her birinde feodal beyler bölgenin tamamına hakim durumdaydı. Krallar ise kendi feodal bölgelerine sahip olup diğer bölgeler üzerinde mutlak egemenliğe sahip değildi. Feodal Bey'in bölgesinde yaptığı etkinliklere karışmaz sadece bu etkinlikler üzerinden vergisini alır ve ihtiyaç duyduğunda feodal bey'den asker temin ederdi. 

Amerikan  - İtalyan mafya organizasyonu incelendiğinde durumun aynı olduğu görülecektir. Aile adı altında örgütlenen mafya çeteleri belirli bölgeleri egemenlikleri altında tutarlar. Aile içerisinde de Kaptanlar adı verilen orta düzey yöneticilerin her biri belirli mahallelerde belirli iş kollarını tek yetkili olarak yürütürler. Aile'nin başındaki Baba veya Patron bu faaliyetlere doğrudan müdahil olmaz. Veya kendisi faaliyetleri bizzat yürütmez. Yürütülen tüm faaliyetlerden yüzde halinde payını alır. Tıpkı feodal bey kral ilişkisi gibi payını aldığı ve belirli kurallara uyduğu sürece kaptanların kendi mahallelerindeki egemenliklerine karışmaz. Nitekim mafya yapılanmasının 1800'lü yıllarda İtalya'da toprak sahipleri tarafından devletin merkezileşme isteğine direnç amacıyla yeniden kurgulanması feodal temelleri hakkında bir ipucudur. 

Amerikan - İtalyan mafya organizasyonu feodal bir mantık içerisinde en kısa sokaktan devasa şehirlere kadar tüm ülkeyi hiyerarşik bir şekilde paylaştırmıştır. Bu paylaşım gücü ve sorumluluğu da kapsamakta herkes hiyerarşi içerisinde bir üstündeki amirine koruma için yüzde ödemekte ve bu silsile bir zincir halinde en tepeye dek çıkmaktadır. En tepede ise ülkenin en büyük 5 mafya ailesinin liderlerinden oluşan "Komisyon" vardır. Daha sonraki yazılarda detaylı anlatılacağı üzere Komisyon mafya aileleri arasındaki uyuşmazlıkları savaşa dönüşmeden çözmek, böylece hem güç para adam kaybetmemek hem kamuoyunun dikkatini çekmemek üzere kurulmuş bir yönetim konseyidir.

Feodal Beyliklere benzetebileceğimiz mafya örgütleri 3 sac ayağı üzerine otururlar. 
  • Askeri Yapılanma: Mafya'nın en önemli aracı şiddettir. Bu şiddet dolayısıyla her mafya organizasyonunun askeri bir ayağı vardır. Bu durum klasik emir komuta zinciri şeklinde düşünülmemelidir. Birileri görev paylaşımı gereği şiddet aracını birileri adına kullanmaktadır. Mutlak itaat yoktur. Feodal dönemde para karşılığı beylere bağlı çalışan ve işine gelmediğinde başka beye geçen şovalyeler veya askerler gibi herkes kurallara uyulduğu ve çıkarlarına saygı gösterildiği sürece birileri için elini kana bulamaktadır. Donnie Brasco filminde Lefty, FBI ajanı olarak aralarına sızdığını bilmediği Donnie'ye bu durumu şöyle anlatır. "Bu bir ordu gibi değil. Orduda tanımadığın adamlar tanımadığın adamları öldürmen için seni gönderir. Ve buna hiç itiraz edemezsin"
  • Kar Hırsı ve Şirketleşme : Tüm mafya örgütleri çıkar elde etme amacını güderler. Şiddeti çıkar için bir araç olarak kullanırlar. Özel kin veya nefret hoş karşılanmaz. Bunun doğal sonucu yasa dışı sektörlerin bir iş olarak tanınması, mafya liderlerinin kendilerini topluma saygın bir iş adamı olarak takdim etmeleri ve yasa dışı faaliyetlerin ekmek getiren bir iş ciddiyetiyle yürütülmesidir. Mafya bir şirket gibi kapitalizm ve serbest piyasa kuralları içinde karı maksimize etmek için en verimli yapıyı arar. Ve üyelerinin performansını denetler. Bölgeler ve iş kolları profesyonelce bölüşülür. Uyuşmazlık çıkmaması ve kar akışının hiç kesilmemesi için irtibat sistemi ve genelde eski mafya üyelerinden oluşan ara bulucular bol miktarda mevcuttur."Sakın bunu kişisel algılama, bu sadece bir iş"
  • Etnik Yapı ve Kültür: Amerikan İtalyan mafya örgütü başta olmak üzere tüm mafya teşkilatları, Yahudi Mafyası, İrlanda Mafyası, Latin Amerika Mafyası etnik yapıyı ve kültürü yoğun şekilde kullanır. Etnik boyutu olmayan bir mafya organizasyonu yeterince gelişemez. Bunun iki sebebi vardır. İlki A.B.D. sistemine entegre olamayan, kendi kapalı kültürü içerisinde yaşayan ve refaha ulaşamayan insanların göçmen mahallerinde yeni sisteme karşı hemşehrilerine koruma sağlayan mafya örgütüne hazır asker olmasıdır. İkincisi ise kültürel yapı yoluyla bağlılık, grup psikolojisi, kapalılık gibi özelliklerin sağlanmasıdır. Bu kapalı yapı yakalanan mafya üyelerinin itirafçı olmasını engeller. Mafya örgütü içerisindeki dayanışmayı çıkar birlikteliğinden öteye taşıyarak tamamen yabancı ve vahşi bir ortamda var olabilmek için muhtaç olunan kabile bağlılığına ulaştırır. Zaten İtalyan Mafyasının çöküşü İtalyanların A.B.D. kültürüne entegre olarak uyum sağlamasıyla gerçekleşmiştir.

Bir giriş mahiyetinde olan bu yazı ile mafyanın yapısı üzerine açıklama yapmaya çalıştım. Daha sonra bu yazıdaki hususları daha detaylı ve gerçek olaylarla irtibatlandırarak inceleyeceğim. Bundan önce seri birkaç yazıyla 1900 - 2000 arası Amerikan İtalyan Mafya Örgütünün tarihini özetlemeyi hedefliyorum.

Sabah Raporu Nu: 92 – Akçay Kampından Dönüş Özel Rapor.


Güzel insanlarla yapılan güzel bir kampın dönüşünde 5 yol arkadaşı bir araca sığıştık. Yola revan olduk. 4 çalışan 1 öğrenciden müteşekkil mürettebatımız kampa gelirken yaşadığımız trafik yoğunluğu ve yoğunluktan kaçmaya çalışırken navigasyonun bizi at çiftliği kapısına çıkarması olayını unutmamıştı. Temkinliydik. Navigasyona güvenirsek her an atlara gelebilirdik. Kamp alanından, küçük ve zorunlu bir işten dolayı planladığımız 15.30 yerine 15.50’de yola çıkmıştık. Bu küçük gecikme Hitlerin Balkanlarla uğraşırken Sovyetlere saldırmayı 6 hafta geciktirmesi gibi bize para, yol, stres ve sorun olarak geri dönecekti. Fakat hiçbirimiz henüz farkında değildik.

Öğrenci arkadaşımız Eskişehir’de okuyor. Bursa Otogarda inecek Eskişehir’e otobüsle devam edecekti. Şoförümüz Co-Pilotumuza yaklaşan bir sapağı 3 defa sordu. “Bak buraya benziyor. Sanki buradan gireceğiz” Co-Pilotumuz ise haklı olarak Batının ilim, fen ve tekniğinin son aşaması olan Google Navigasyondan emindi. “Hayır sen dümdüz devam et.” Dümdüz geçerken ağır çekimde sapakta minicik bir yere iliştirilmiş “OTOGAR” tabelasını fark ettik. Aracın içinde hüzünlü ve ağır çekim geçen 5 adam “OTOGAR” yazısına sessiz ve ağlamaklı gözlerle baktı. Ölüm gibiydi. Ama kimse ölmedi. “Şuradan döneriz geri buradan çekeriz” derken girdiğimiz yolun Yalovaya kadar hiç dönüşünün olmadığını fark ettik. Yapacak bir şey yoktu. Co-Pilotumuz arkadaşımıza döndü ve “Kadir İstanbula geliyorsun” dedi.

Araç kiralık. Normal şartlar altında 8’de kapanan araç kiralama ofisine teslim etmemiz gerekiyor. Ancak araç kiralanırken işgüzar bir eleman “Rahat olun. 9’a dek Nautilus AVM otoparkına da bırakabilirsiniz” demiş. Bunun rahatlığı ile ilerlerken nedense (İlahi bir dokunuş ve iştiyakla) araç kiralama şirketini arama ihtiyacı hissettik. Telefonun öbür ucundaki hamfendi (İş sebebiyle telefondan konuşulan tüm kadınlar “hamfendi”dir) “Vallahi biz 8’de çıkıyoruz. Servisimiz o saatte kalkıyor. 1 dk bekleyemem. Nautilus olayını kim söylediyse öyle bir şey yok. Ancak Sabiha Gökçen Havalanındaki şubemize 9’a kadar teslim edebilirsiniz” deyince ortalık karıştı. Araç hızlandı. Adrenalin arttı. Saat 19.02 idi. Osmangazi köprüsünün girişindeydik. Navigasyon Kadıköy’deki araç kiralama şirketine yolumuzu tam 1 saat 13 dakika gösteriyordu. O anda ilk haber beldi. Beşiktaş 0 Başakşehir 1.

Sinirler gergindi. Kazanmanın ve kaybetmenin tam eşiğinde duruyorduk. Bir hamlemizle her şey kurtulabilir, bir hamlemizle tüm opreasyon çökebilirdi. Birkaç dakika ile kaçırırsak geri Sabiha Gökçene dönmemiz gerekecekti. Oraya da saat 9’da geri yetişmemiz imkansızdı. Karar almak, aldıktan sonra radikal bir şekilde geri dönmeden uygulamak ve sonuçlarına katlanmak gerekiyordu. Plastik bardak almadığımız için suyu içemiyorduk. Kadiri Bursa’da bırakamamıştık. Ve Beşiktaş 1 – 0 yeniliyordu.

Araba bir anda İkinci Dünya Savaşı Alman Genelkurmay Karargahına döndü. Pilotumuz büyük bir gerginlikle direksiyonu kavramış hız yapıyordu. Co – Pilotumuz bir yandan hamfendiyi telefonda ikna etmeye çalışırken bir yandan navigasyondan yol tarif ediyordu. (Aslında acemi hareket. Kadına Göztepe’deyiz derken yol tarifinde “Abi Pendik kavşağından sağa” ifadesiyle açığa çıkma ihtimalimiz vardı). Ben kadının servis savunmasını boşa çıkarmak için evine dek taksiyle gönderme, ( Servis ne veriyorsa iki katını veriyorum) gibi reddedilemeyecek teklifler önermeye çalışıyordum. (Evet yakın zamanlarda Godfather serisini izledim) Kadir bir yandan 2. Co-Pilot olarak yolu kontrol ederken bir yandan Hızlı Tren, Otobüs, Bla Bla, Tunçlar Katır Kiralama ve Kervan Hizmetleri gibi envai çeşit yoldan Eskişehire ulaşmanın planlarını yapıyordu.
Şüphesiz ki her savaşı sayılamayacak derecede çok etkenler ve olgular belirler. Ancal her savaşın kazanıldığı veya kaybedildiği kritik bir an da vardır. Trafiğe yakalanmamak için E-5’e Pendik üzerinden bağlanma mücadelemiz son hız devam ederken Kadir bir anda vahiy gelmiş gibi elini kaldırdı. “ABİ PENDİK TABELASI” dedi. Pilotumuz güzel bir refleksle direksiyonu kırdı. Ancak tabela yeşil renkli otoban tabelası değildi. Bizim otoban üzerinden bağlanmamız gerekiyordu. Yanlış yola girdiğimizi fark ettik. İlerlerken aniden bir girişe geldik. Tabelanın üzerinde kocaman harflerle “PENDİK DERİ SANAYİCİLERİ SİTESİ” yazıyordu. Ve o an haber geldi. Beşiktaş 0 Başakşehir 2.

Kampa giderken trafikten kaçmak için girdiğimiz yolda “TİGEM KARACABEY AT HARALARI” tabelasına çıkan maceramız, dönüş yolunda trafikten kaçmak için girdiğimiz dönüş yolunda “DERİ SANAYİCİLERİ SİTESİ” tabelası önünde devam ediyordu. Herkes üzgündü. Ama gençtik. İnatçıydık. Hala yetişeceğimizi düşünüyorduk. Sanayi sitesinin içine son hız daldık. Meğer içerdeki yollarda çok iyi asfaltlandığı için görülmeyen yavaşlatma tümsekleri varmış. Araba tümseklerin üzerinde 2- 3 kere havalanıp yere yapışınca tümsekleri fark edebildik. Ve o sarsılmayla kendimize gelmiş olacağız, Kadıköy’e yetişemeyeceğimizi fark ettik. Sessizliği telefonlara gelen kısa mesaj sesi bozdu. Beşiktaş 0 Başakşehir 3.
Yenilmiştik. Mecburen arabayı Sabiha Gökçene götürdük. Son 72 saatte 12 saatten fazla uyumamış, Akçayda dere tepe gezmiş, saatler süren konferans ve istişare toplantılarını pür dikkat takip etmiştik. Evlere Sabiha Gökçenden geçecektik. Kiralama şirketinin kurallara gereği dolu aldığımız depoyu dolu olarak teslim etmemiz gerekiyordu. 10 liralık benzinimiz eksikmiş. Oradan da bir güzel 47 lira kitlediler. Rakamlar önemli değil. Kadiri Bursada bırakamamış, Kadıköye yetişememiş, yolu kısaltmaya çalışırken at çifliklerine, deri fabrikalarına son hız dalmıştık. Yine de başaramamıştık. Sabiha Gökçenden otobüsle saatler sürebilecek bir yolumuz vardı. Ve Beşiktaş 3 0 yeniliyordu.

Havaalanından Kadıköye giden iki hat vardı. E – 10 ve E – 11. Biri ekspress gidiyor. Hangisi ekspress diye soruştururken E – 10’daki bir teyze “Öbürünün yolunda trafik kazası var. Buna binin” dedi hiç sorgulamadan bindik. Hiçbirimizde “ulan biz 23 24 25 yaşındayız. İnternet var. Navigasyon var. Öbüründe kaza olduğunu teyze nereden bilecek” demedik. Diyemezdik de.
Kurban olduğum artık takatimiz kalmayınca yolları açtı. Trafiksiz Kadıköye ulaştık. Demba Ba’da bir gol attı. Başka bir sorun olmadı. Gerçi benim için yol henüz bitmedi. Bu hikayeyi Kadıköyde yazdığım yerden kalkıp metrobüsle Avcılara geçeceğim. Yorgunluktan her an yığılıp kalma ihtimalim var. “Akçayda bir kelebek 20 dakika gecikmeye yol açarak kanat çırpar, İstanbulda 2 saatlik fırtınalar kopar.”

Gezi Parkı - Kişisel Tarihime Notlar 1

15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası Fetö'ye karşı Türk Milletinin iktidara verdiği zımni destek ve darbe karşıtı tavır istismar edilmeye devam ediyor. Bu istismarın bir boyutu da geçmiş yıllarda yaşanan ve iktidar hafızasından silinmeyen olaylarla hesaplaşmak. Gezi Parkı, bu hesaplaşmanın başında geliyor. Bugün iktidar ve iktidar çevresinde kümelenenlerin ciddi bir kısmı Fetö'ye devleti teslim edenler kendileri değilmiş gibi, büyük bir pişkinlik içerisinde Gezi Parkı'nı da kriminalize ediyorlar. Darbe girişiminin öncülü haline getirmeye çalışıyorlar.

Gezi Parkı tam olarak Fetö - Akp ilişkisinin zirve yaptığı bir dönemde, toplumun büyük kesimlerinin katılımı ile, tamamen barışçı şekilde süre giden eylemlerdi. 1 milyon insanın arasında kamufle olan 5 10 tane ruh hastası veya provakatör dışında eylemciler şiddet uygulamadı. Pkk'lılar çözüm sürecinin zirve yaptığı ve tamamen serbest oldukları bu dönemde Akp ile anlaşmalı olarak bu eylemlerin meşruiyetini bitirmek için katıldı. Sol örgütler yıllardır bekledikleri kitleyi kendi çürümüş devrim hayallerine kanalize etmek için ortamı slogana boğdu. Ve eylemlerin asıl dinamiği olan örgütsüz, teşkilatsız, bireysel katılımcılar bu sebeple çekilince eylemler sona erdi.

Bugün iktidar Gezi Eylemleri'ni Fetö ile Pkk'ya bağlayarak büyük bir yüzsüzlükle bu olayları kriminalize etmeye ve devlet düşmanı bir pozisyona sokmaya gayret etmekte.
Ne yaparlarsa yapsınlar, Gezi Eylemlerinin olduğu 2013 yazında Pkk terör örgütü ile çözüm süreci, Fetö terör örgütü ile kadrolaşma, kumpas davaları üzerinden işbirliğinin zirvesinde oldukları gerçeği tarihte yerini aldı.

Herkesin dalga geçtiği meşhur klişedir. "Gezinin ilk 3 günü" Kendi ölümcül hatalarını ve çıkarları adına memleketi düşürdükleri durumu gizlemek için iktidar istediği kadar kara propaganda yapsın. Gezinin ilk 3 günü bir Ülkücü olarak benim katılmaktan gurur duyduğum, çocuklarıma şerefle anlatacağım, ömür boyu hayatımda olacak birini miras olarak aldığım ve "Yeter ! Söz gençliğindir" edasıyla ülke gündemine el koyduğumuz günler olarak hatıramda kalacak.

"Ah Gözel İstanbul" Türksüz Bir İstanbul Portresi

“Ah Gözel İstanbul” İKSV 39. film festivali kapsamında gösterilen Zeynep Dadak imzalı ilgi çekici bir film. 17. asırda yaşamış Ermeni bilgin...