Günlük yaşamda ağır çekim yakalanan neşeli ayrıntılar için #SabahRaporu, Amerikan - İtalyan Mafya tarihi ve Kapitalist sistem içindeki analizi için #Mafya, Kaybettiği hayali olan Tarihçiliği, kazandığı mesleğe yedirdiği araştırmalar için #HukukTarihi, Kutuplaşmanın tüm taraflarından ve bizzat kendisinden nefret eden bir Türk Milliyetçisinin ardında bıraktığı notlar için #TarihimeNotlar, ve efendiler, tüm fraksiyonları, teşekkülleri, hizipleri ile #HeavyMetal 1'dir. Bölünemez !

"Ah Gözel İstanbul" Türksüz Bir İstanbul Portresi

“Ah Gözel İstanbul” İKSV 39. film festivali kapsamında gösterilen Zeynep Dadak imzalı ilgi çekici bir film. 17. asırda yaşamış Ermeni bilgini Eremya Kömürcüyan’ın seyahatnamesinden yola çıkılarak çekilen eser izleyicilere çok güzel ama önemli kısmı bilinçli olarak ihmal edilmiş bir İstanbul portresi çiziyor. 

Eremya Kömürciyanın betimleme üzerine kurulu seyahatnamesindeki fasıllar adım adım izlenerek çekilen film 17. asırdan bugüne İstanbul kültürünün izini sürüyor. 7 Fasıl olarak İstanbulu anlatan kitap seslendirilirken aynı anda anlatılan mekanlarda çok güzel görüntüler eşliğinde eski İstanbul aranıyor. Anlatıcının sesinin yetersiz olması ve kelime telaffuzundaki kuralları pek önemsememesi haricinde filmin teknik boyutunda bir eksik görünmüyor. Ancak içerikte çok ciddi ve bilinçli bir ihmal var. Türkler.

Gezilen bölgelerde Türklerin oturduğuna veya İstanbul'daki Türk kültürüne dair hemen hemen hiçbirşey bulunmamakta. Filmin sonlarında kamera Üsküdar'a çevrildiği zaman izleyici İstanbul’un Türk kültürü üzerine bir anlatım beklerken bir anda valide sultanların yaptırdığı camilere kendi isimlerinin değil de farklı isimlerin verilmesi üzerinden Türklerde kadının yeri konulu Üsküdar'la ve Kömürcüyan’ın seyahatnamesiyle ilgisi olmayan bir diyalog devreye giriyor.

Seansın sonunda film ekibiyle bir söyleşi düzenlendi. İstanbul'daki Türk kültürünün hiçbir şekilde anlatılmadığını bunun yönetmenin tercihiyle mi olduğunu yoksa Kömürcüyan’ın seyahatnamesinde mi bahsedilmediğini sordum. Yönetmen Zeynep Dadak metne sadık kaldıklarını ifade etti. Merak edip kitabı incelediğimde ise maalesef bunun gerçek olmadığının farkına vardım. Ve film üzerine yazma ihtiyacı hissettim.

Eremiya Kömürcüyan’ın “İstanbul Tarihi 17. Asırda İstanbul” başlıklı eseri Hrant Andreasyan’ın tercümesiyle Eren Yayınevi tarafından 1952 yılında yayınlanmış. Benim incelediğim 1988 tarihli 2. baskı 59 sayfalık eserde Türklere 48 adet atıf var. Eserin daha başlangıcında Kömürcüyan, yönetmenin filmde geniş yer verdiği Kumkapı faslında Türkçe konuşan Hristiyanlardan yani Karamanlı Rumlardan bahseder.

“Civarda ve sur dahilinde, Karamanlı denilen halk oturmaktadır. Bunlar, Rum oldukları halde Rumca bilmezler ve Türkçe konuşurlar. Sultan Mehmed, İstanbul’u zaptettikten sonra onları buraya getirmiştir.” (S.2)

Renkli Anadolu kültürünün en az bilinen parçası olan Türkçe konuşan Hristiyanlar yani Karamanlıların İstanbul’da da oldukları üstelik Fatih Sultan Mehmet tarafından özellikle İstanbul'a getirildikleri “Gözel İstanbul” portresinde sadece Türklük vurgusu olduğu için es geçilen önemli bir kısım.

“Altıncı kapının adı Çatladıkapı’dır Bunun karşısında çatlamış bir burç vardır. Arkasında, Küçük Ayasofya denilen güzel bina görülür. Bir bostanı geçtikten sonra, surun altında, Türklerin «Cindimeydan» dedikleri geniş saha gelir. Cuma günleri, birçok insan, süratli atlarla burada yarış yaparlar ve birbirlerine cirid atarlar Yarış esnasında atlar düşüp yuvarlanır ve birbirini çiğner. Bâzılarınm kol veya kafası kırılır; biniciler atların altında kalırlar ve hurduhaş olmuş, gözleri patlamış bir halde «vay vay» diye bağırarak seyir’den dönerler. Sayısız seyirciler, meydanın etrafında bulunan evleri kapılara kadar hıncahınç doldururlar.”(S.4)

17. asırda şehirdeki Türklerin her Cuma günü düzenli olarak at yarışı düzenleyip cirit oynadıklarını Kömürcüyan yarış sonrası renkli detaylarıyla anlatmasına ve şehir kültürü açısından kimsenin bilmediği çok ilgi çekici bir veri olmasına rağmen filmde buna dair bir bahsi yine göremeyiz.

 

“Arzu edersen, seyran için Abdi Selâmi bahçesine girelim. Piri paşa köyünü de gördükten sonra Hasköy’e gelelim. Burada ikamet eden az miktarda Ermeniler, Balat a gider gelirler. Rumların ise. Papaz iskelesi ile beraber bir kiliseleri bulunmaktadır. Vadilerde bostanlar ve bahçeler, bunlarm yanında da konaklar ve köşkler mevcuttur. Rumların, azize Paraskevi’ye ithaf edilen ve yer altında akan bir ayazmaları vardır. Herkes tarafından müşahade edilen mucizelere sahne olan bu ziyaretgâhın suyu çok tatlıdır ve imanla ziyaret edenlere şifa verir. Ayazma muhteşem şehrimizin cenup tarafına bakar. Türkler bugün dahi [ayazmaya] kurban sunmağa devam ediyorlar.” (S.32)

Türkler, Hristiyan Rumlara ait ayazmalarda kurban kesiyorlar. O dönemde Müslüman olmalarına rağmen Türklerin şamanist köklerinden gelen doğa harikalarını kutsama kültüne dair Kömürcüyan’ın aktardığı bu çok önemli bilgi de maalesef film içeriğine dahil edilmemiş.

“Şunu da bilmek lâzımdır ki bütün saray ve köşkler Türkler tarafından yapılmıştır. Bizim tarihlerimizde kayıtlı olan Halkidon ve Nikya sarayları ile bazı kiliselerin yalnız kemerleri kalmıştır.” (S.57)

Bu yazıyı yazarken niyetim herhangi bir kimseyi çektiği filme dahil ettiği/ihmal ettiği öğeler üzerinden eleştirmek değil. Yazının asıl amacı filmin ardından yönelttiğim soruda Türk kültürünün ihmal edilmesinin Eremya Kömürcüyan’ın eserine atıfla cevaplandırılması. Ancak eseri incelediğimizde bunun tam tersine Kömürcüyan İstanbuldaki Ermeni, Rum, Yahudi kültürlerinden, mahallelerinden ve eserlerinden bahsettiği gibi Türklerden de bahsediyor. 17. asırda kültürler gökkuşağı görünümündeki İstanbul’un Türk “rengi” ile Ermeni bilgin Kömürcüyan'ın bir sorunu yok. Ancak bugün Gülbenkyan Vakfı, İsviçre Dışişleri Bakanlığı, AB fonları ve başkaca uluslararası kuruluşun desteğiyle onun eserini filme dönüştüren Türklerde maalesef bu kompleks var. Filmin sonunda “İstanbul’u fethettiğimiz için özür dileriz” şeklinde bir metin görsem kesinlikle şaşırmazdım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

"Ah Gözel İstanbul" Türksüz Bir İstanbul Portresi

“Ah Gözel İstanbul” İKSV 39. film festivali kapsamında gösterilen Zeynep Dadak imzalı ilgi çekici bir film. 17. asırda yaşamış Ermeni bilgin...